Otomatik Portakal -Anthony Burgess
Kitap hayata farklı bir bakış açısından bakmamızı sağlıyor. İyiyi kötüyü, seçimlerimizi ve buna bağlı olarak külli irade, cuzi iradeye kadere kadar gidiyor. Bilmiyorum ben okurken ister istemez kendi inancımla ve kendi kültürümle düşünündüm. Burgess'in yazdıkları aslında bize çok yakın ve böyle olunca da evrensel bir kült kitap olması da kaçınılmaz zaten.
Kitaptan daha çok ilgimi çeken bir şeyse yazarın hayat hikayesi. Burgess'a ameliyat edilemez bir beyin tümörü tanısı konur ve kendisine bir yıldan az bir ömür biçilir. Kendisi öldükten sonra karısı aç sefil kalmasın diye öfkeyle masaya oturup 12 ay içinde tam beş buçuk roman yazar. İşte işin trajikomik tarafı, kaderin cilvesi, her şerde bir hayır vardır denen olay vuku bulur. Burgess'a konulan teşhisin yanlış olduğu anlaşılır. Ne var ki Burgess artık tanınan bir yazar olmuştur. Hayatı boyunca 50'den fazla roman ve kitap yazar. Kim bilir, Burgess belki o yanlış teşhisi almasa, hayata ve kendine karşı bu kadar sert, samimi davranamazdı. Kendisiyle bu kadar içten yüzleşemezdi. Öleceğini düşünmek, kendi düşüncelerini olabildiğince saf ve korkusuzda kaleme aktarmasına yardımcı oldu belkide. Kendisinin de dediği gibi, kılıç kadar keskin kalemiyle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamazdı. Otomatik Portakal çaresizliğin en yalın halinde, ölüm döşeğindeki bir adamın dürüstlüğünde, vasiyetini yazan birinin samimiyetiyle doğdu. Kitabı, yazarın hikayesini bilerek okumanız size farklı bakış açışı ve tat kazandıracaktır. Burgess' ın hayatı Mevlananın sözlerini anımsattı...
Öyle garip bir dünya, olmaz dediğin ne varsa olur. Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın. En garibi de budur ya; öldüm der durur yine de yaşarsın...